Türk Solu ve Sivilizasyon
Türk Solu
Bugün Türkiyede siyasi plüralizm’de sivil anayasa ve başkanlık sistemi gibi konularda yaşadığımız kaygılar, Türk solu’nun Marksist anlayışa bağlı olarak, sosyal ve ekonomik hakları görmezden gelip, klasik hak ve hürriyetlere kollektivist bir yaklaşımla bakmasından kaynaklanmaktadır.
Marksist anlayış’ta sosyal haklar bir hak olmaktan ziyade, devlet tarafından düzenlenmiş bir edim ve hizmet olarak kabul edilir. Bu manada, Marksist anlayışa göre temel hak ve hürriyetlerin totaliter amaçların dışında kullanılması sözkonu değildir.
Sosyalist Devlet insan ve toplumun üstünde bir varlık olarak görülür ve insanlar ancak devlet için vardır anlayışı hakimdir. Bu bakımdan, Marksistlerin öngördüğü insan hakları anlayışını, gerçek anlamda demokrasi ve insan hakları olarak nitelemek yanlış ve hatalı olur.
Türk siyaseti başkanlık sistemi ve sivil anayasa konusunda tıkanıyor ve çözüm üretmekte zorlanıyorsa, siyaseten Türk solunu temsil eden parti ve oluşumların sosyal demokrasiye dönüşememiş olmasından kaynaklanıyor.
Türk solu dağılan Sovyetler Birliği sonrasında sosyal düzen, sosyal adalet, sosyal refah, fırsat eşitliği, vicdan hürriyeti, ifade özgürlüğü vs, hakların geliştirilmesini sağlayacak fikir ve politikalar üretemediğinden olacaktır ki, sosyal demokrasi yerine “anti demeokratik metodları” tercih edip sivilizasyonun önünde ki en büyük engel ve bariyer olmakta bir bahis görmüyor. O münasebetle Türk solu aşırı devletçilik fikriyatına sarılarak mualefet etmeyi marifetten sayıyor.
Metin Yazarel