Türk Solunun Psikolojik Analizi (2)
Türk siyaseti yıllarca solun, sağ karşısında alternatif olamaması durumunun yarattığı en sıkıntılı dönemini geçirmekte. Bu anlamda tüm sosyal demokratlar sorumluluk alarak, solu güçlendirecek vizyon ve misyona sahip bir lider etrafında birleşip, demokratik alternatif olarak ihtiyaç duyulan açığı kapatmak zorundalar.
Türk solcuları Sovyetlerin çöküşüyle birlikte aldatılmışlık duygusuyla, Rusları günah keçisi olarak ilan edip sadece Rusları suçlu gördüler. Esas düzenbaz, Yahudi asıllı Alman vatandaşı Karl Marks olduğu halde, ona dokunmak bile istemediler. Halbu ki Marks pratikte uygulanma ihtimali bulunmayan ütopyasıyla tüm isnanlığı kandırıp, gözyaşı, zulüm ve umutların yıkılmasına sebep olmuştu. Ruslar`sa uyanıklık yapıp, sosyalizmi Lelin sayesinde milli çıkarları doğrultusunda kullanma becerisi gösterdiler. 70 Yıl sonra da olsa Sovyet blokunun yıkılışıyla insanlık komünizmin gerçek yüzünü görmüş oldu.
Hepimizin yaşantısında birilerince aldatılmış olmanın acısını tattığı bir kesit vardır. Hayatımızın bu kesitini kimi zaman ciddiye almaz güler geçer, kimi zaman da arsızlık eder unutmak isteriz. Şayet söz konusu anılar kendimizi adadığımız siyasi ideolojimiz, hayat felsefemiz ise, umudumuz tükenir, ışığımız söner, güneşimiz kaybolur fakat, ateşimiz hiç eksilmez sürekli artar nedense…Kendimizi zifiri karanlığın ortasında bulur, boğulacakmış gibi hissettiğimiz anlar olur yaşantımızda.
Bizim solcularımız aldatılmışlık pisikolojisiyle, Marksizmin gerçek yüzünü hiç bir zaman görmek istemediler. Sosyalizmin meşalesini Ankaradan yakarak, yeniden dünyayı aydınlatma sevdasına kapıldılar. Dünya`yı aydınlatmak bir yana, Ankarayı ışıtmaktan aciz kalıp, kendi-kendilerini kandırmış oldular. Kimi zaman sine-i millet`e, kimi zaman sine-i merkez sağa, şimdiler de ise sine-i eski alışkanlıkları olan militarist cuntay`a, dönme çabasındalar.
Günümüz de Türk solcularını kapitalistlerden daha çok liberal, milliyetçilerden daha çok nasyonalist ve devletçi olduklarını üzülerek gözlemlediğini ifade etmek isterim. Gecekondu kültüründen kurtularak, demokratik ilkelere bağlı, klasik liberalizmin eksik ve hatalarını giderecek, sosyal düzen, sosyal adalet, sosyal refah, işci hakları, fırsat eşitliği, vijdan hürriyeti, ifade özgürlüğü vs, hakların geliştirilmesini sağlayacak fikir ve politikalar üretemediklerini müşade etmekteyim. Mevcut sol anlayış, halka umut vaad eden sosyal, kültürel, ekonomik politikalar üretemediği için, aşırı devletçilik zihniyetine yönelmiş statüsünü koruma cabasında görmekteyim. Laiklik ve rejim tehlikesi gibi suni gündemlerin gölgesine sığınarak, muhalefet etmekte yetersiz kalındığını, daha da kötüsü demokrasiyi kesintiye uğratacak ihtilal tellalığı yapacak kadar yanlışlara yönelmiş bulmaktayım. Bütün bu olumsuzlukları Türk siyasetinde sağın alternatifinin sağ olmasının getirdiği sıkıntılar olarak gördüğümü, eğer çağın gereklerine uygun politikalar geliştiremezlerse, ömürboyu sağ kanat veya başka unsurlara muhtaç kalacakları tehlikesine işaret etmek isterim.
Umarım akl-ı selim solcularımız derslerini almış olurlar.
M.Yazarel