Hıyânet-i Vatan Suçlaması.
Siyasi hasımlarınızı, toplum indinde küçük düşürmenin en kolay yolu, rakiplerinizi vatan hainliğiyle suçlayarak itham etmek olsa gerektir. Hainlik ithamı müphem bir suçlama unsuru olarak tarif edilirse “Şapka” giymediği için hainlikle itham edilip asılanları örnek göstererek tarifi sulandırmak’ta mümkündür.
Günümüz Türkiyesinin siyasi hasımları farklı siyasi tercihi olan insanları “Hıyanet-i vatan” derecesinde suç unsuru olarak görüp, çok rahat bir şekilde suçluyorlar. Rakiplerinin manevi şahsiyesini incitip, itibarını zedelemek için vatanperverlik mefhumunu kullanmaktan çekinmiyorlar. Aynı camiadan da olsalar eleştiri kültürü gelişmeyen topluluklar, genel kabule itiraz ederek özeleştiri yapan kişileri nankör, hain ve vefasızlıkla itham ederek saldırabiliyorlar.
Nasıl ki geçmişte vatanperverlik adına, olağan üstü dönemlerin adil olmayan idamlarını onayladıkları gibi, siyasi hasımlarına hâin yaftasını yapıştırmayı da basit bir davranış biçimi olarak görüyorlar. Vatana ihanet suçunu farkında olunmadan sıradanlaştırıyorlar.
Diğer taraftan itaatkarlık anlamında insanlar, liderimin yanlışı benim doğrularımdan daha eftaldir mantığından hareketle, ulü’l-emre itiraz edilemez diyerek, biat ettikleri sultalarının eleştirilmesine tahammül edemiyorlar. İtaat ve itaatkarlığı siyasi, hukuki, ahlaki ve dini akide boyutlarıyla ele aldığımızda, körü körüne itaatın, toplumsal düzeni sağlamaya bir faydası olmayacağı konusunda insanları ikna etmek mümkün gözükmese de, eleştiri kültürünü yerleştirmek anlamında ciddiyetle gayret etmek gerektiğine inanıyorum.
ENPOLİTİK
Mayıs 2019