Uluslararası ilişkilerde basın ve medyanın rolü (1)
Maalesef kendi gerçeğiyle çelişen bir dünyada yaşıyoruz. Bir yandan bizlere, kitle iletişim araçları ve teknolojik gelişimenin, gezegenimizin tümünü biraraya getirerek “global bir köy” yarattığı söylenirken, öte yandan medya marifetiyle uluslararası anlaşmazlıkların barış yöntemiyle değil de, savaşarak çözümleneceği manüple ediliyor. Basın ve medyanın genellikle devlet başkanlarının ziyaretleri üzerinde yoğunlaşıp yalan, yanlış ve sansayonel türden “metalaşmış haberler” yaparak, liderleri etkileri altına alıp, savaş ortamı yaratma çabalarına karşı yine maalesef diyeceğim ciddi tedbirler alınamıyor. Uluslararası ilişkiler medyanın ürettiği düşmanlık tezleri üzerinden yürütülmeye çalışılıyor.
Ne yazzık ki günümüzün post-modern dünyası “enformasyonu alınıp-satılan bir metâ” haline getirmiş ve iletişim alanını tümüyle bir endüstriye dönüştürmüştür. Ekonomik güce sahip olan patronlar, enformasyon üreten kitle iletişim araçlarını ele geçmiştir. Basım ve yayın evleri, radyo ve televizyon kuruluşları, reklam ajansları ve bilgi işlem merkezleri, veri bankaları vs. kurum ve kuruluşların ulusal sınırları aşarak, uluslararası ticaret yapan dev şirketlerin bünyesine girmesine müsade edilmiştir. O münadebetle günümüzün ekonomi dünyasında medya yatırımları diğer ekonemik modeller arasında çok önemli bir konum ve prestije sahip olmuştur. Medyanın bu ticari boyutu, iletişim araçlarının kültürel ve sosyopolitik işlevleri konusunda problemler yarattığı da bir vâkâdır. Bununla birlikte, iletişim aracı enformasyon ve güç arasında ki ilişki, medya yatırımcılarını madi yarar ve ekonomik kâr beklentisinden ziyade, siyasi güce sahip, geniş nüfuzlu alanları güdülemeye itmiştir. Yani medya yatırımlarında öncelik güç tutkusu ve nufuslu alana sahip olma arzusuna dayanmaktadır. O nedenledir ki dünyanın bir çok ülkesinde basın ve medya yatırımları büyük sermayenin cazibe merkezi ve yüksek yatırım alanı olmuştur. Bunun dışında Küresel sermaye sahiplerinin uluslararası siyaseti etkilemek amacıyla medya yatırımları yaptıkları da ticari bir gerçekliktir. Bütün bu olumsuzlukların yanında öncelikle dikkatlerinize sunmak istediğim konu: basın ve medyanın küresel sermayenin memurluğunu yapmak zorunda bırakılmış olması gerçekliğidir. Artık bundan sonra, ihtiyaç hasıl olduğunda insanlık namına güçlü bir şekilde aykırı ses çıkartabilecek bir medya desteği olması şimdilik mümkün gözükmemektedir.
Diğer taraftan küresel boyutta başka bir tehlike ise, yine küresel medyaya hükmedenler, uluslararası düzeyde propaganda yapma ve dünyayı etkileme gücüne sahip olarak uluslararası siyasete yön verirler. Uluslararası ilişkilerde doğru veya yanlışı onlar belirler, istedikleri ülkeyi yüceltir, istemedikleri kurumlar hakkında karalama yaparak, küresel aktörleri ötekileştirme imkanlarına sahip olurlar.
Not: bir sonraki yazımızın başlığı “Uluslararası ilişkilerde basın ve medyanın rolü” (2) olacaktır.
ENPOLİTİK
ŞUBAT 2019