Medya ve basın ahlakı.
Kirletilen bir Dünya’da, basın ve medyanın, bilim ve bilginin, hat’ta idraklerin kirletildiği bir iklimde yaşıyoruz. İdraklerimiz kirletildiğinden olmalıdır ki, algılarımız da yanılıyor, hiç bir şeyi olduğu gibi kendi gerçeğinden algılayamıyoruz. Ya çok abartıyor, ya da hiç önemsemiyoruz. O kadar duygusuz ve duyarsız haldeyiz ki, iyi, kötü, doğru ve yanlış telakkilerimiz kirletilmiş, akidemiz bozulmuş. Ot gibi yaşıyoruz sanki.
Ahlak insana özgü bir haslet. İnsanın yaratılışıyla var olan bir akide. İnsanlığın atası Adem ve Havva’nın ilk imtihanı kaybettiği bir turnusol kağıdı ve insanın kendini gördüğü aynasıdır.
Her şeyin üzerine düşünüp tartışırız. Üzerine en az düşünüp yazdığımız konu ahlaktır. Ahlaki akide ve değerler konusunda çok fazla fikriyatımızın olmadığı da gün gibi aşikar ve ahlak konusunda sapır sapır döküldüğümüz bir vakıa, gerçek bir olgudur.
Ahlakı bireysel ahlak, toplumsal ahlak, siyaset ahlakı, basın ve medeya ahlakı gibi kurumsal ahlak olarak çeşitlendirmekte mümkün. Bu manada siyaset ve basın ahlakını eleştiren bir yazı okuyacaksınız. Hükümet ve muhalefet cephesinde yaşanan tartışmalarda kullanılan dil ve üslubun pervasız bir şekilde medya’ya yansıtılmasını eleştirmeden edemeyeceğiz.
Siyaset seküler ve daha çok liberalizme yatkın bir kurumdur. Seküler bir yapının ahlak alanının dışına çıkması hoş görülmese bile anlaşılabilir, fakat manevi bir yapının cemaat ve cemiyetin ahlak alanının dışına çıkması ne hoş görülebilir ne de anlaşılabilir. Ahlak bir toplumun akidesi, manevi yapısıdır. Akide bozuldu mu, kale yıkıldı, Basra harap oldu demektir.
Günümüz medyasının göze girmek veyahutta reyting uğruna, siyasi tartışmalarda her türlü ajitasyonu, istatiksel yalanları, iftira ve karalamaları makyavelist tarzda meşru görmüş ve görmektedir. Hiç bir ahlaki erdeme sığmayan, fakat her türlü ahlaki bilinç ve haysiyetten yoksun anakronik bir medya etiğine sahip, türibin taraftarlığına yakışan bir yayımcılık anlayışıyla karşı karşıya olduğumuzu hatırda tutarak, güce tapan ve taptıran paradigmaların mutlaka bir gün değişeceğini ifade etmek isterim.
Değişen paradigmalarla birlikte basın ve medya politakalarıda değişecek. Gün gelecek algı ve kaygı bozukluğu yaratmak amacıyla yıkıcı, saldırgan ve agresif yayım yapan medya kurumları, toplumsal duyarlılıkları dikkate almak zorunda kalacak.