Avrupa’nın Kimlik Bunalımı
Çok değil bir kaç yıl önce, AB içinde Alman, İngiliz, Fransız, Hollandalı vs kimliklerin yok sayılamayacağı üzrinde tartışmalar yürütülmüştü. Üst kimlik üzerinden yürütülen bu “Avrupa ulusalcılığı” tartışmaları İngiltere’nin birlikten ayrılma kararıyla sonuçlandı ve birlik için kötü örnek oldu. Fransa, Hollanda, İtalya gibi ülkelerin şimdilik ortak para birimi Euro’dan ayrılma ihtimalini gündeme getirdi. Birleşik Krallığın ayrılma kararı, AB içerisinde ulusal kimliklerin inkarının sözkonusu olamyacığı gerçeğinide kabul ettirmiş oldu.
Birlik içerisinde Avrupalılık tanımının tam anlamıyla yapılamamış olması ve birliğe üye ülkelerin üst kimlik olarak Avrupalılık tarifine sempatiyle bakmaması, AB yi ayrışma noktasına kadar taşıyacak kimlik bunalımına sürükledi. Öte taraftan etnik aidiyetler yüzünden ayrışmayı önlemek ve birliği bir arada tutmak anlamında korku temeline dayalı ürettikleri İslama fobi gibi sanal düşmanlık tezi ve kültürümüzün islamlaşmasına karşı ‘’Avrupa Ulusalcılığı’’ fikride tutmadı, aksi hale üye ülkelerin içine kapanmasına vesile olacak kültürel tartışmalara vesile oldu. Avrupa’nın şekillenmesinden sorumlu danışmanlar Bernand Lewis ve Fransanın eski Cumhurbaşkanı V. Giscard d`Estaing gibi akıl hocalarının tehlikesine işaret ettği, önümüzdeki elli yıl içerisinde kıta avrupası müslümanlaşır uyarısıda işe yaramadı.
Nufusu giderek yaşlanan Avrupa, ekonomik rekabet gücünü kaybedince tek ve bir olma vasfınıda yitirdi. Acele ederek bünyesine aldığı doğu Avrupa ülkelerinin sebep olduğu, sosyal, kültürel, ekonomik, her alanda yığınla biriken sorunlara çözüm üretmekte yetersiz kaldı. Sorunları çözme yeteneğini kaybeden Avrupa, ırkçı ve radikal eğilimlere yönelerek ulusal kimliklere sığınmayı, popülist siyaseti tercih etti.
Medeniyetin beşiği ve İnsan hakları konusunda en gelişmiş ülkeler olarak taktim edilen birligin lokomotif ülkeleri, kendi aralarında bile menfâta dayalı çıkar ilişkileriyle hareket ettikleri için birliğin tartışılıp sorgulanması kaçınılmaz oldu. Elbette birlik içerisindeki ilişkilerin güllük, gülüstanlık olması beklenemezdi. Fakat birliğin bu kadar çabuk dağılma sürecine gireceğini idda etmek ise, abesle iştigal etmek olurdu.
Avrupanın gelecekle ilgili endişesini anlamaya çalışırken, Avrupa tarihinin “yüz yıl” savaşları gibi, kendi din ve kültüründen olan insanlara bile tahammül edemeyen sabıkalarla dolu olduğunu hatırlatmak isterim. Avrupa laikleri ve de katoliklerinin ekonomik bahanelerle sadece müslümanları degil, Avrupa değerler sistemine ters düşmeyen kendi kültür ve medeniyetinden insalarıda ötekiler olarak görüp, ulusal çıkarları için tehdit ve tehlike unsuru olarak değerlendirdiği müddetçe, arzu edilen huzur ve güven ortamının sağlanmasının mümkün olamayacağı ve birliğin parçalanıp dağılmasının engellenemeyeceğini idda ederim.
Haber Gazetesi: 14-12-2016
M. Yazarel