Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanlıgına Aday Olacak mı ?
Seçimi vaktinden bir yıl öncesinden başlayarak, Cumhurbaşkanı kim olacak konusunun ülkenin en önemli sorunu olarak gündemi işgal etmesini bir vatandaşı olarak önemsedim ve konuyla ilgili gelişmeleri takip ettim. Çankaya savaşları denen bu dönem, ister şartların zorlaması, ister fırsat kollayanların gizlendikleri yerlerden “hortlamsı” olarak değerlendirilsin, zaman zaman demokrasi adına endişelerim oldu. Ne AB ile ilşikiler, ne dış itibar, ne ekonemik durum, ne demokratik rejim, ne parlementer sistem, ne de terör hiç birisi Cumhurbaşkanlığı seçiminden önemli bulunmadı!.. Ve gündemi Çankaya savaşları işgal etti, diğer konular önemini yitirdi.
Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanı olacak kişiyi “ülkede birlik ve beraberlik zeminini hazırlayacak lider özelliği olan bir insan” olması gerekir diye tarif etti. Bence kendi adaylığına zemin oluşturmak için bir nevi umut tacirliği yaparak zaman kazanmya çalıştı. Aday olmaya hevesli bir çok kişi bu ben olabilirim umuduna kapılarak durumu idare etme yoluna gitti ve en azında muhalefet olamadı. İnsanları sukut-u hayale uğratacak bir yaklaşım, sayın başbakana yakışmadı pek’te şık olmadı doğrusu.
Başbakan yine bir açıklamasında ülkemizde barışa, sevgiye, birliğe, beraberliğe ve dostluğa zemin hazırlayacak ve bu zemini iyi koordine edecek lider özelliği olan bir insan olması şartını getirdi… Bu açıklamda da sadece ima var, gizemli ve hala belirsizlik taşıyor, yetmedi. Arkasından başka bir açıklamada AKP Gurubu olarak vakti geldiğinde, ismin kim olacağına karar verir ve mecliste ki demokratik haklarımızı en ideal şekilde kullanırız açıklaması geldi… Son açılım seçimin yapılacağı adresin parlemento olacağına işaret etti, fakat yinede eksiklik var yetmedi, zihinler karışık. Adayın kimlik ve kişiliği gizemli, çogulculuk hakim zaman kazanma oyunu devam ediyor, pek çok kişi bu benim beklentisine girebilir.
Başbakan’ın tarifene uygun o kadar çok insan olmasına rağmen, bir o kadar da zor yanı var. Bu kadar aday çokluğunda, sıkıntı nedir diye sorulacak olsa, adayın kimlik ve kişiliği cevabı alınır.
Bir vatandaş olarak, Çankaya ugruna demokrasi’nin feda edilir hale gelmesine gönlüm razı gelmediği için, tarifin eksik kalan kısmını tamamlayarak zihinleri aydınlatmak isterim. Sanırım, o zaman adayın kimlik ve kişiliği hakkında bir kanaat oluşur ve gerilen siyasi ortam rahatlamış olur.
Başbakanın yerinde ben olsam ve kendim aday olmayacaksam ortamı rahatlatmak için şöyle bir tarif yapardım: Öncelikle siyasi birikimi olan, Çankaya tecrübesine sahip, yaşı seksenin üzerinde, fiziği olgun ve dolgun, ömürünü milletine adamış, devlet adamlığı vasfı bulunan, tanınmış bir sima olacak. Bir bilen olarak dün dündür, bugüne bakmalıyız diyebilen ve demogoji kabiliyeti olan, daha önce istemediği kişi makam-ı Çankaya’yı işgal edince, o zatı oradan indireceğim sözu vermiş, fakat sonradan millet menfaatı adına sözünden cayıp istemediği zatın elinden başbakan olarak hükümeti kurma yetkisi almış biri olacak.
Bitmedi devamında: ihtilal ve muhtıralara alışık, 28 Martı içine sindirmiş, demokratik kişiliği olacak. Uzun ömürlü ve uzun soluklu milleti yarı yolda bırakmayacak. Yaşına rağmen haftada bir kaç bin kilometre yol yapabilen, maraton koşan birisi olacak. İsmi encamı ne zaman gündeme gelse, uğurlu ismi hürmetine, derin devlet ve çete gibi karanlık ilişkileri tekrardan hortlatan kişiliği olcak. Bu tanımlama zihinlerde bir resim oluşturdu, fakat yetmedi eksik var, biraz daha detaya inmek lazım gelir, netlik yok, görüntü kirli.
Makam-ı Çankaya’da devletin bekası için tarfsızlıgını bozacak olsa, mesela türban sorununun çözümü için, türbanlıları Arabistana sürgüne göndermek istese yaşına ve başına hürmeten kimse karşı çıkamayacak kişi olacak. Yeğen ve birader gibi akrabay-ı taallukat hakklarını gözetip kayıracak. Ölüm hak, miras helal desturundan hareketle, evlatlıkları’nın hak ve hukuklarını koruyup ara sıra beytül-malden koltuk çıkacak Cavit ve Cavidanları olan birisi olacak.
Kendisinden sonra baba mirasına varis olarak, Çankaya tahtına talip olacak, Saltanat-ı Sultan olmayı isteyecek mirasçısı olmayacak…Yani kendi öz evlatları olmayacak. Her ne kadar kendisine baba diyen evlatlıkları çok olsada, tarihte evlatlıklara saltanat hakkı varis olmadığı için, evlatların şerrinden Çankaya korunmuş olacak.
Bilirsiniz, yiğidi öldürsenizde hakkını verin diye bir söz vardır…Şimdi bir başbakanın tarifine, bir de sade bir vatandaş olan benim tarifime bakın, hangimizin tarifi anlaşılır netlikte. Tabi ki benim tarifim açık, net ve anlaşılır biçimde… Çünki benim tarifime uygun tek bir aday var, iki’zi yok, bir tek o var, iyi ki başka yok. Kim olduğunu bilmek için’se müneccim olmaya hiç gerek yok, her vatandaşın anlayacağı dilden açık ve seçik.
İsterdim ki sayın başbakan yıpratırlar korkusuna kapılmadan, kendisini Çankayaya taşıyacak yeni bir şiir okuyarak aday olduğunu açıklasaydı. Oldu bittiye getirip son ana bırakmasaydı. Vatandaş en az biryıl öncesinden makam-ı Çankayanın yeni sahibine ısınmış olur, zat-ı alilerine karşı güven duygusu oluşmuş olurdu.
Sayın başbakan adaylığını açıklamayı son ana bırakma düşüncesini siyasi ve ekonomik gerilim yaratmama gerekçesine dayandırabilir. Peki Çankaya’ya çıktıktan sonra yaşanacak gerilim nasıl aşılcak diye sormak gerekir?.. Orada tarfsızlığınızı bozarakmı, yoksa makam-ı Çankay’ya saygılı olunması gerekiyor düşüncesiyle s u s a r a k, yada s u s t u r a r a k mı? Hangi yöntemi tercih ederseniz edin, her ikiside temsil edeceğiniz makama yakışmaz, şık olmaz.
Anlaşılan odur ki bundan sonrası için işiniz daha’da zorlaştı!.. Sizin Cumhurbaşkanı olmanızı hem partinizden, hemde muhalefetten sindiremeyecek olanlar var ve onlar boş durmayacak ellerindeki tüm kozları kullanacaklar. Sizi başbakanlığa taşıyan şiir efsanesinden başlayan ve hapisane sürecinde şekillenen kader çizginizin bazı kırılma noktalarından aleyhinizde olacak malzemesi olanlar fırsatını beklemekteler haberiniz olsun. Onlar’da ellerinde ki bilgi ve belgeleri son ana bıraktılar hatırlatırım. Siz ve ben kim olduklarını iyi biliriz.
İleri memleketlerde Çankaya gibi makamlara, enaz iki defa seçilme şansı verildiğine dikkatinizi çekerek, Makam-ı Çankaya’ya seçilme hakkını ikiye, üçe çıkarmanızı önerir ve derim ki gelin siz aday olmayın!..Çankaya niyetinizi başka bir bahara erteleyerek önce zat-ı alinizi güvenceye alın…
Sizin yerinizde kim olsa bu fırsatı değerlendirmek ister çünki bu millet bir başka bahara erteleyeceğiniz seçilme şansını meclis çoğonluğu fırsatını tanımaya bilir. Hem sonra yeterli sayıyı elde etmeniz için destek verecek ne SODEP’iniz, nede Erdal İnönü gibi bir dostunuz var. Şartlar ne olursa olsun bana soracak olsanız ve her ne kadar Amerikadan icaazet almış olsanız dahi, yine’de aday olmayın derim ve kaderi fazla zorlamayınız önerisinde bulunurum.
Metin Yazarel