Bir Deneme Yitirilen düşler.
Kendimize yabancılaştığımız, sosyal çöküntü ve kırılmaların zirve yaptığı bir iklimde yaşıyoruz. İyi, güzel, doğru ve yanlış telakkilerimiz değişti. Hiç bir şeyi olduğu gibi, kendi gereçeğinden kabul etmiyoruz. Ya çok eleştiriyor, ya da aşırıya kaçan abartılarla sahipleniyoruz. İdeallerimizi, düşlerimizi yitirdik. Duygu ve düşüncelerimizi kirlettik. Mana ve maneviyatımız buharlaştı. Akîdemiz de bozuldu. Biz bize yabancılaşdık.
Biz kimiz, nereden geldik, nereye bu gidişin sonu diye korkulara takılıp kaldık. Korkularımız bizi karanlığa sürükledi hepten. Karanlıkların en koyusundan, zifiri karanlıktan süzülüp gelen, aydınlığın farkına bile varamaz olduk.
Üzerinde yaşadığımız gezegeni, teneffüs ettiğimiz havayı, yiyip, içtiğimiz her şeyi bize bedeva ikram eden iradenin uyarılarını “Vahyi-Kelâmı” umursamaz olduk. Yaratan kudretin “Biz kainatı ancak kamil insana varmak için yarattık” ayeti ile ifade ettiği, kamil insan olma yolunda gayretkâr olamadık. Bir türlü kendimizi aşarak, insanlığımızla buluşamadık.
Ne bilimin, ne de dinin dünyasında huzur bulamadık. Savaştık, didişdik, çekiştik, ne adına ve niçin olduğunu bilemeden. Kimi zaman din adına, kimi zaman millet adına, kimi zamanda çıkarlarımız uğruna gözyaşı döktük, acılar çektirdik. Hürriyet ve adaleti sadece kendimiz için ister olduk. Benimizin peşinden koştukca koştuk, istedik, hep istedik, doymak bilmedi körolsı gözümüz de, gönlümüz de.
Geriye dönüşü olmayan yolda, yok olma korkusuyla içimizi kemiren bir Canavar gibi, gelecek tutkusunun esiri olduk. Kurtuluşumuz için derin bir uykunun en derin yerinde, bizi çağıran bir sesin dürtüsüyle uyanırız beklentisiyle uyudukça uyuduk.
Kâmil insan olmak için ne bilimin, ne de “Vahy-i Kelâmın” gösterdiği yolda kaderimizi tayin edip şekillendiremedik. Varoluş gayesine uygun düşecek insanlık ideali davasında samimi olamadık. Çevremiz barut kokusuyla kirletildi, etrafımız kangölüne döndü umursamadık. Top seslerine, atılan çığlıklara kulaklarımızı tıkar olduk. İnsanlık namına vicdan ve insafımıza sığınan, ecdad yadigarı masum ve mazlumları kapı dışarı edecek kadar hırçınlaştık.
Evet biz iz’ân ve insafımızı, ecdadımızdan tevarüs eden insanlık ideali davasını idrak edemeyecek kadar toplumsal hafızamızı yitirdik maalesef. Yeniden diriliş ve dünyamızı yaşanabilir güzelliklere gebe kılacak iklimleri yaşamak ve yaşatmak için, Mete Hanın titre ve kendine dön ihtarına uygun düşen yitiklerimizi bulduracak farkındalıklar yaratarak ayağa kalkmalıyız artık…
ENPOLİTİK
Nisan 2019