CHP’nin GÜDÜK DEMOKRASİSİ
Son dönemlerde CHP’nin siyasi geleneğine uymayan olumsuz gelişmelere şahit olmaktayız. ABD’den icâzet, Fetö’den talimat, HDP’den destek, Saadetle yakınlaşma, marjinal solcularla oynaşma gibi zihnimize takılın soruların cevabını arar olduk.
Türkiyede çok partili siyasi hayata geçişten sonra darbeler oldu, partiler kapatıldı ve açıldı. Ama hâlâ CHP ve DP’nin temsil ettiği iki ana çizgi, iki farklı modernleşme anlayışının devam ediyor olması tarihsel ve sosyolojik bir gerçekliğe dayanıyor.
Hatırlanacagı gibi: 12 Eylül bütün partileri kapattı; 1992’de eski partilerin açılmasına izin veren yasa çıktı. CHP’nin açılış günü 9 Eylül gibi tarihi bir güne denk getirilerek muhteşem bir kurultayla yeniden açıldı…
9 Eylül 1922 İzmir’in kurtuluşu, 9 Eylül 1923 CHP’nin kuruluş günü!.. Baykal’ın “Gürül gürül geliyoruz” dediği ünlü kurultayı… Ardından, toplam oyları yüzde 20’yi aşan SHP ve CHP birleşti ve 95 seçimlerinde ancak yüzde 10 oy alabildi!..
Demek ki tarihsel ve sosyolojik büyüklük, her zaman siyasal büyüklüğü yaratmıyor!..
Baykal sonrasında CHP nin başında yeni bir ses, yeni bir nefes olarak taktim edilen Kılıçdaroglu liderliğinde seçime gidildi ve beklentilerin çok altında bir netice elde edildi.
Kılıçdaroğlunun izlediği politikalarda partiye pek fazla bir şey kazandırmadı. Cemaatla yakınlaşma, ABD den icaazet ve Mustafa Sarıgül faktörüde CHP’ye artıdeğer sağlamadı.
Şimdilerde de eline aldığı taş ve sopalarla insanları sandığa değil, sokağa çağıran marjinal solun temsilcisi yeni İstanbul ilbaşkanı Canan Kaftancıoğlu’na umutla bağlanıldı. Tıpkı zamanında yeni bir ses, yeni bir nefes sloğanıyla Kemal beye belbağlanması gibi.
Ben şahsen başarmanın şartı olarak hangi kitlelerden oy almak isteniyorsa o kitlelerin duyarlıkları konusunda ilkeli olmayı, icâzetten daha önemli buluyorum. Hiç bir zaman ABD ile yakınlaşma ve Cemaat ittifakından çıkacak sonuca iyimser bakamadım. Türk solunun vatandaşın teveçcühünü kazanmak için taş ve sopa göstermekten başka… demokrasi konusunda güven tazelemek zorunda olduğunu savundum.
Siyasi partiler demokratik rejime olan bağlılık, samimiyet ve sadakatleri ölçüsünde kimlik ve kişilik kazanırlar. O münasebetle şahidi olduğumuz bazı gelişmeler CHP ve Türk-solunun demokrasiye olan sadakatı konusunda zihinlerde şüpheler uyandırdığı için ABD’de güdümünde HDP ve Cemaat ittifakından ancak “güdük demokrasisi” doğar düşüncesindeyim.
M. Yazarel