De Telegraf Gazetesi Haddini Aşıyor
Toplantı ve davetlere vatandaş temsilcisi olarak katılan,”salon sosyetesi” STK yöneticileri protokolde yer kapmak için yarışıyor, bol, bol resim çektirip, yakın çevresi ve de Facebook gibi sosyal mecralarda havasını atıyor. UETD ve Avrupa’da Ak Parti’yi temsil ettiğini söyleyen kurumlar ise, bazı istisna kişiler hariç çamura batıyor.
Kısa bir süre önce Hollanda Parlementosu uyum yasası ve sözde soykırımı tasarısını tartıştı. Bu tartışmalar esnasında De Telegraaf ve Metro gazeteleri basın ve gazetecilik ilkeleriyle bağdaşmayan tahrik ve spekülasyona dayalı yayınlar yapmıştı. Amaç Türk ve Ermeni toplumları arasında kin ve nefret duygularını körükleyerek toplumsal huzuru sabote etmekti. Her iki gazeteninde Türk düşmanlığı konusunda birlikte hareket ederek, aynı deliğe işediği ve işedikleri delikten beslendikleri bilinen bir gerçekti.
Yine geçtiğimiz günlerde De Telegraaf Gazetesi T.C. Cumhurbaşkanını mafya ile irtibatlandıran çirkin bir iftira haberi daha yayımladı. Kaynağını soruşturması süren bir savcılık dosyasına dayandırdığı haberinde, soruşturmanın gizliliği ilkesini ihlal ederek haber yaptı. Lahey Adalet Divanı’nın bulunduğu bir ülkede, bir telefon görüşmesine atıfta bulunarak, adalet sisteminin usül ve esasa dayalı prensiplerini gözardı edip, kasten ve bilerek bir ülkenin Cumhurbaşkanını ithameden gerçek dışı, yalan yanlış hukuka aykırı bir haber servis edildi. Yani muhakeme süreci beklenmeden soruşturma dosyası usulsüzce deşifre edildi, algı operasyonuna dayalı haberler yapıldı.
Şimdilik bütün bu olumsuz gelişmeler karşısında tavrımız, T.C. Lahey Büyükelçiliği’nin gazeteciler cemiyeti ve Hollanda Adalet Bakanlığına yaptığı suç duyurusu ve itirazın nasıl sonuçlanacağını beklemek olmalı. Bakalım, Adalet Bakanlığı sözkonusu gazetelerin gerçek dışı mesnetsiz saldırılarını hak ve hukuk ihlali olarak görüp cezalandırıcak mı, yoksa alışık olduğumuz üzere basın özgürlüğü kisvesi altında suç unsuru yoktur diyerek dosyayı kapatacak mı?
UETD ve Avrupa’da AK Parti’yi temsil ettiğini söyleyenlere gelince..!
Prensip olarak Avrupa’da Ak Parti’yi temsil eden kişi ya da kurumlar hakkında yazı yazmamaya kararlıydım. Neden mi? Nedeni çok basit. Eleştiri kültüründen yoksun kimseler luzumsuz laflar ederek “duygudaşlık alanlarımızı” tahrip eder düşüncesiyle yazmayacaktım. Fakat De Telegraaf Gazetesi’nin Sayın Cumhurbakanımızla ilgili haberi kanıma dokunup, vicdanımı yaraladığı için, fikr-i firar eyleyip yazmaya karar verdim. Lafa gelince mangalda kül bırakmayan, öl de ölelim diyerek nara atanların, liderlerine iftira atan gazeteye tepkisiz kalmalarına kızdığım için yazacağım. Sözkonusu habere en basidinden bir tekzip göndermeyi dahi akıl edemediklerine üzüldüğüm için yazacağım. Kimse kusura bakmasın ve de alınmasın, yıkıcı değil, yapıcı olacağına inandığım kısa bir durum tespitinde bulunacağım.
UETD ve Avrupa’da Ak Parti’yi temsil ettiğini söyleyenlerin birincil görevleri, Türkiye’den gelen devlet ricalini, bakan veya milletvekillerini hava alanlarında karşılamak. Daha sonra gelen misafirlere refakat edip, lobicilik adına olmayan güç gösterisinde bulunarak siyasi istismara sebep olmak. Miting ve salon toplantıları organize etmek.
Toplantılara ve de seçim zamanı sandık mahalline otobüslerle insan taşımak. Bilgi, beceri ve liyakatına bakmadan, huzuru divanda el-etek öpenleri “Abdurrahman Çelebi” yerine koyup yönetime almak, adam kayırmak.
Fikir ve hizmet üreten insanları, kıskançlık sebebiyle sen bizden değilsin diye yönetimden uzaklaştırmak. Davetlerde vatandaşı temsil eden “salon sosyetesi” edasıyla protokolde en ön sırada yer kapma yarışına katılmak. Fırsat buldukça bol bol resim çektirip, yakın çevresi ve de Facebook gibi sosyal mecralarda hava atmak. Dost gözüyle bakarak gördüğüm ve yanlış algıya sebep olan, bazı hususları uyarı amaçlı dile getirmek istedim. Aksi halde amacım hiç bir şahsı üzmek ya da rencide etmek değildir bilinmesini isterim.
Özet olarak demek isterim ki, siyasi görüş ve ideolojisi ne olursa olsun, De Telegraaf Gazetesi’nin Sayın Cumhurbaşkanımıza yaptığı çirkin saldırıyı tel’in ve protesto etmeyi, bir vatandaşlık vazifesi olarak görür, cümlenizi akl-ı selim ve sağduyuya davet ederim.
Metin Yazarel
Haber Gazetesi