Hollandanin Demokrasi Anlayışında Değişim
Çok değil, birkaç yıl öncesine kadar, insan hakları alanında en gelişmiş ülke konumunda olan Hollanda malesef bu imajını yitirmiş durumda. Son dönemlerde siyasi arenada meydana gelen olaylar, iç huzuru bozucu olduğu gibi, dış ilişkilerde de Hollanda’nın itibarını zedelemekte.
Pembe Laleler ülkesi Hollanda’nın, demokrasi ve insan hakları alanında yabancı ve azınlıklara takındığı insani olmayan tavırları anlamak mümkün değil. Bir parti başkanının, ülkesinde yaşayan yabancı ve azınlıkları hedef alan söylemleri, kamuoyunda kabul edilir bulunup destek görüyor. Sağda ve solda merkezi temsil eden partilere güven yitirildiğini daha önce dile getirmiştim.
Vakti zamanında Nebahat Albayrak ve Ahmed Aboutaleb’e yönelik aşırı sağcı Geert Wilders’ın verdiği gensoru önergesi en çok PvdA’yı memnun etti diye yazmıştım. Gelecekte Hollanda’da Müslüman ve diğer azınlıklara yönelik sert ve öfkeli politikaların yasallaştırılmasına, merkezi temsil eden CDA ve PvdA gibi partilerin destek vereceğine işaret etmiştim.
Şahidi olduğumuz bir çok olumsuzluğu, Pim Fortuyn’la başlayan siyasi popülizmin devamı olarak değerlendirmiştik. Aradan geçen zaman ve bu günlerde şahidi olduğumuz PvdA partisinde Kuzu ve Öztürk olayında yaşadıklarımızdan hareketle, popülizme prim verme olarak yapılan değerlendirmelerin yanlış ve eksik olduğu görülmüştür.
Tunahan Kuzu ve Selçuk Öztürk olayı, bal gibi ideolojik bir karar ve tercihtir. Yoksa Türk kökenli sosyal demokratların devekuşu gibi kafalarını kuma gömerek ses çıkartmamalarını başka türlü izah etmek mümkün olamazdı. Kendilerini ve kurumlarını toplum çıkarlarını korumaya adadıklarını iddia eden Türk kökenli sosyal demokratlar ne iş görür, kime hizmet ederler?
Neden sesleri çıkmaz? Hiç mi yaptırım güçleri yok? Gönül bağıyla bağlı oldukları PvdA partisinde hiç mi hatırları sayılmaz? Hiç mi hesap soramazlar?
Yoksa PvdA partisinde kendilerinden olmayan siyasetçilerin ayıklanmasını fırsata çevirmek mi isterler? Bu gibi soruların cevabını sorunun muhatabı olanlar düşünsünler artık.
Çağımızda uygarlık ve medeniyetin demokratik değerler üzerinde yükseldiği gerçeği, Hollanda’lı politikacılar tarfından bilerek inkar edilmekte olup, uygulanan hatalı politikalar içte ve dışta Hollanda’nın itibarını zedeleyen gelişmelere sebep olmaktadır. Her ne kadar ikinci sınıf vatandaş yerine konsak ta, Hollanda adına oluşan olumsuz hava duygusal olarak biz vatandaşlarınıda üzüntüye sevketmektedir.
Hollanda’da yaşayan ikinci sınıf vatandaşlar ve yabancıların gelecekten beklentisi, daha emin ve daha güzel bir kader arayışından başka bir şey değildir.
Hollanda siyasetinin demokratik olgunluğa erişerek, demokratik evrensel değerlerle bütünleşmesini temenni ederek verilecek tepkilerin akl-ı selime uygun tepkiler olmasını tavsiye ederim.
Metin Yazarel
Haber Gazetesi