Lütfi Kırdar Mutabakatı.
Kimse boşuna sağını solunu yırtmasın. CHP’nin beyaz Türkleri, daha doğrusu Kemalistleri, Kılıçdaroğlu ile bazı garantiler karşılığında anlaştılar. CHP ile doku uyuşmazlığı olan ve geçmişi karanlık İmamoğlu’nu harcattılar. Uğur Dündar da bu duruma alet olmak istemediği için moderatörlüğü kabul etmedi.
Başka bir zaviyeden bakınca da Kemalistler, uzun zamandır İstanbul İlbaşkanı Canan Kaftancıoğlu hanımın marjinal sol gruplar ve’de HDP ile olan ilişkisinden rahatsızlık duyuyorlardı. Bu rahatsızlıklarını zaman, zaman Nihat Genç üzerinden eleştirerek dile getirdiler.
Anlaşılan o ki, İstanbul’a Belediye Başkanı olarak Canan hanımın dümen suyuna giren ve siyasi geçmişi Fetöcü olarak şaibeli Ekrem İmamoğlu’nu değil, Binali Yıldırım’ı seçtirecekler.
Vali krizinden sonra ortalıkta görünmeyen İmamoğlu’na propoganda yasağı getirildi iddasına inanmak ne kadar doğru olur bilemem ama, Süleyman Soylu’nun gündeme getirdiği, sayın adayın psikolojik destek almak için eve kapatıldığı iddasını araştırmadan reddetmek’te bir o kadar abes olur. Yani ateş olmayan yerden, duman tütmez misalinde olduğu gibi.
Diğer taraftan CHP grup başkan vekili Engin Altay ve AK Parti genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın ortak basın toplantısı, sadece moderatörün kim olacağını açıklama amacına yönelik bir basın toplantısımıydı ? Zaten öyle olmadığını her iki sözcüde beyan ettiler. Genel başkanların bilgisi dahilinde yürütülen müzakereler sonunda mutabık kalındı diye bir imada bulundular. Mutabık kalınan konu moderatörün kim olacağı konusumuydu, yok’sa moderatörden çok daha daha değerli hayati öneme haiz konularmıydı?
Bana göre ortak basın toplantısıyla alakalı kim ne derse desin, nasıl yorumlarsa yorumlasın, Kılıçdaroğlu bazı güvenceler karşılığında İmamoğlu’nu harcadı. Tabir-i caiz ise sattı. Yoksa küçük Atatürk diye lanse ettikleri İmamoğlu, parti içi muhalefetin kışkırtmasıyla, hem CHP ve Kılıçdaroğlu’nun, hem’de AK Partinin başına bela olacaktı. Sayın Cumhurbaşkanının, Sayın Kılıçdaroğlu için Allah onu CHP’nin başından indirmesin diye temenni etmesi, laf olsun diye söylenmiş bir sıradan bir temenni değildi.