Peki seçmenler ne istiyor?
Yerel seçimlere doğru siyasi aktörlerle birlikte, manipülasyoncu anketçiler de sahaya iniyorlar. Seçimlerin muhatabı yerel adaylar ise, yapacakları hizmetleri tanıtacak yerde, siyasi elitlerin, liderlerin kendilerine gösterdiği teveccühe layık olmak için gayret edeceklerini beyan etmekle yetiniyorlar.
Tâbidir ki gerdan kırarak, karnından konuşup, bol keseden atıp tutan aştırma şirketleride boş durmuyorlar. Televizyon ekranlarında yüksek perdeden mavra kesip, seçim analizi diyerek lafügüzaf edip, gevezelik yapıyorlar.
Olayların tahlilinde yandaş yorumcular ise, insanların anlayabileceği sadelikte dil ve uslup kullanmaktan ziyade, kendilerini anlaşılmaz kılan ve entellektüelizmle bağdaşmayan “Kelâm israfı” yaparak, zihinleri bulandırıp, sonuçları manipüle etmeye çalışıyorlar.
Peki vatandaş ne istiyor?
Demokratik rejimlerin vazgeçilmezi egemenlik hakkının sahibi olan vatandaş, öncelikle kendi rızasına bağlı olarak, eğemenlik hakkını kullanma yetkisi verdiği siyaset kurumunun, sandıkta tecelli eden millet iradesine saygılı olmasını istiyor. Erkler arası ilişkilerde kuvvetler ayrılığı prensibine bağlı kalarak yetki kullanımı kavgası değil, anayasal düzene karşı sorumluluk bilinciyle hareket edilmesini, bürokratik vesayete fırsat verilmemesini istiyor.
Hukuk devleti ve adaletin tecellisi anlamında, “Ergenokon ve Balyoz” gibi davalardan ders çıkartarak, yargı süreçlerinin hukuk ve adalete uygun süreçler olarak işletilmesini ve yargı da usulsüzlük yapılmamasını istiyor. Varsa suç unsuru masumiyet karinesi ihlal edilmeden üzerine gidilsin, fakat suçun ferdiliği ilkesi gözardı edilmesin istiyor.
Hukuk devleti ilkerini yıpratmak maksadıyla, hayali suç isnad edilerek, hukuka, adalete, demokratik ilke ve değerlere, parlementoya itibar kaybettirilmesin istiyor. Siyasi partilerin hangi maksatla olursa olsun, demokrasiyi tehlikeye atacak kadar başka arayışlara yönelerek, demokratik plüralizm (çoğulculuk) kültürüne uygun düşmeyen tavırlardan sakınmasını istiyor.
Vatandaş, geçmişe dönme korkusu uyandıracak her türlü tartışmadan uzak durulsun, korku imparatorluğu yaratmak isteyenlere fırsat verilmesin istiyor. Türkiye demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlayan kötü bir imaja sahip olmasın, dış ilişkilerde ise, geçmişin çeket ilikleyen teslimiyetçi zihniyetinden farklı, dik duran, fakat diklenmeyen bir ülke olsun istiyor. Yoksulluk ve sefaletle boğuşmayan, sosyal, kültürel ve ekonomik, her alanda elde edilen kazanımlar heba edilmesin istiyor.
Hasılı bir temenniyle yazımı sonlandırmak isterim.
Yerel seçimlerde: moderniteye uygun, çağdaş kentsel dönüşüm anlayışıyla hareket eden, şehirleri köy olmaktan kurtararak şehirlilik kültürünü yerleştirecek adayların kazanmasını diler ve temenni ederim.
ENPOLİTİK
Ocak 2019