T.C. KURAN DEĞER VE İLKELER 1.
Tarihi olayların konusu insandır. O münasebetle insanoğlu tarihi olayları kendisi için yepyeni bir kader arayışını yansıtacak biçimde hayalinde ki düşünceye göre biçimlendirmek ister. Bundan dolayıdır ki tarihi olaylar, insanoğlunun doğru ya da yanlış bir hayalini sunarlar. Çıkan değerler onu yüceltiyorsa doğru, eğer küçültüyorsa yanlış olarak algılanırlar. Böylece insanlığın ürettigi eserler, ister tarihi olgular, isterse gündelik olaylar olsun, genelde mükemmeliğe erişemezler; açıkcası ideal ile gerçek insanoglunun eserlerinde çatışırlar.
Tabi olarak, tarihi olaylar kendi karekterini ve insanlığın kaderini belirleme de iç ve dış dünya ile sürekli ilişki ve etkileşim içinde evrimini sürdürerek, insanlığın geleceğini tayinde önemli rol oynarlar. Burda ki amaç, insanlığın geleçekten daha emin ve daha güzel bir kader arayışına milli bir kimlik kazandırarak, bir süre sonra ülke sınırları dışına taşan, evrensel boyutta dış dünya ile ilişki kurmayı sağlamaktır. Böylece olaylara ideolojik içerik katarak şuurlu bir milli hareket niteliği kazandırıp, devrim – inkılap – ihtilal gibi kavramalara bürüyüp, gelecek nesillere miras olarak kalmasını temin etmektir.
Tarihte batının emperyalist ve savaşcı ihtiraslarını sürekli canlı tutmasının yarattığı olumsuz şartlardan etkilenen Türkler hiç vakit kaybetmeden direnişçi guruplar oluşturdular. Henüz Mustafa Kemal ortaya çıkmadan önce istihlas-ı vatan ve redd-i ilhak gibi örgütler kurdular. Kurulan bu örgütler irade-i milli kavramıyla kendi kaderini kendilerinin belirlemesi, yani “self-determinasyon” konusunda ısrarlı tutumlarıyla, milli mücadelenin zeminini hazırladılar. Mustafa Kemal Paşa var olan bu kararlılığı milli eğemenlik doktorinine dönüştürerek, direnişin zeminini oluşturan mudafa-i hukuk ve kuvvay-ı milliye ruhuyla kurtuluş savaşının hedef ve ideolojisini tayin etmiştir. Mustafa Kemali’in var olan bu gücü aksiyona çevirme iradesi ve calışma azminin her türlü taktirin üstünde değerlendirilmesi vicdani bir gereklilik olduğuna inanırım.
Milli kurtuluş hareketinin politik ideolojisi, insan onuruna saygı ile, hürriyetlerin korunup geleceğin güvenceye alınmasıdır. Böylece toprak bütünlüğünü koruma anlamında da vatanın hiç bir parçasından vazgeçme gibi bir eğilim sözkonusu olmamıştır. Tüm halk ve azınlıklara eşit haklar tanınırken, siyasi eğemenlik ve sosyal dengeyi sağlayacak olan, demokratik rejimi milli eğemenlik kavramına bağlayarak, Akd-i Milli diye bilinen Misak-i Milli sınırları da çizilmiştir. Ve devletin felsefesi milli egemenlik ve milliyetçilik olarak belirlenmiştir. Bu milliyetçilik anlayışı Pan-Türkizm veya Pan-Turanizm gibi irredenist ( ilhakçı ) bir anlayışla değil, Türklerin insan onuruna verdikleri değer ve saygıdan kaynağını alan bir milliyetçilik anlayışıdır. Azınlıklara tanınan eşit hakların o günün şartlarında Mudafayı hukuk kavramıyla, bu günkü manada hukukun üstünlüğü ilkesi olarak değerlendirdiğimiz ilkelerdir. Osmanlı İmparatorluğunun başını ağrıtan ve iç işlerine müdahele etmeye kadar vardırılan, yanlızca Hıristiyan azınlık haklarını güvenceye almak adına, sömürücü batıya fırsat verecek sebepleri ortadan kaldırmıştır. Yeni düzende bütün azınlıklar “eşitlik ilkesiyle” güvenceye alınarak, batıya fırsat tanıyacak sebepler giderilmiştir.
Not ikinci bölümde Osmanlının Türk-İslam kareketeri taşıyan millet kavramına T.C.’nin elitlerinin nasıl baktığını irdeleyerek devam edeceğiz.
Metin Yazarel
Yozgat Çamlık Gazetesi