Uluslararası ilişkilerde basın ve medyanın rolü (2)
Günümüzün basın özgürlüğü anlayışı, demokratik toplumun vazgeçilmez unsurlarından biri olarak kabul edilir. Zira toplumsal sorunlar özgürce tartışıldığı müddetçe gerçek anlamda demokrasiden bahsetmek mümkün olacaktır. Bu nedenle demokratik toplumlarda her fert düşüncesini serbestce ifade edebilmelidir denir.
Basın özgürlüğü hakkının niteliği ve serbestliğinin sınırları da mümkün olduğunca geniş tutulmak istenir. Ben yine de basının işlev ve sorumluluk alanını UNESCO’nun hazırladığı Mc Bride Raporu’nu referans alarak tarif etmek isterim.
Mc Bride raporunda, medyanın işlevleri sıralanırken öncelikli olarak “haber ve bilgi sağlama” görevine dikkat çekilir; çünkü her birey, haber alma hakkına sahiptir denir. Bu tanımlamadan hareketle büyük medya kuruluşlarının sağladığı bilgilerin manipülasyona uğrayarak servis edildiği hatırda tutulursa, medyanın en önemli işlevini yerine getirmediğini söylemek mümkündür. Diğer tarafatan kendilerini muhalif olarak tanımlayan medyanın dahi, kendi ideolojilerini benimsetmeye çalıştıklarıda başka bir gerçekliktir.
Zihin yönlendirmek ve algı operasyonu çekmek adına, vatandaşa gerçek haberler yerine yoruma tabi tutulmuş bilgilerin sunulduğu da başka bir vakkadır. Böylesi kirletilmiş bir atmosferde, özellikle eğitim bilinci ve siyaset ahlakı yerleşmemiş üçüncü dünya ülkelerinde basın ve medya marifetiyle halkın kutuplaşması kaçınılmaz bir gerçeklik olur.
Günümüzde diplomasi ve Uluslararası ilişkileri dostluk değil, basın ve medyanın düşmanlık üzerine kurguladığı senaryolar besliyor olsa da, muhakkak ki medya dünyası farklılıklar içeriyor. Medya çok katmanlı bir sektör olduğu için “çöplük medyası” tanımının yanısıra, sayıları azda olsa mükemmel örnekleri de bulmak mümküm. Örneğin dahiyane televizyon programları, müthiş radyo programları ve mükemmel gazeteleri inkar etmeyi doğru bulmam.
Uluslararası ilişkilerde barıştan yana tavır alan diplomatik girişimlere medya desteği sağlamaya gelince. Basın ve medya kurumları coğrafi, ekonomik ve etnik her türlü ayrımcılığa karşı mücadeleye destek vermeye özendirilerek, bir anlamda kültür diplomasisine yardımcı olmaya teşvik edilmeli. Basın ve medya dünya barışına katkı sağlamaya teşvik edilmeli.
Sonuç olarak: uluslararası dayanışmayı sağlamak anlamında sermaye, medya ve siyasi egemenlerin baskısı altında sindirilerek duyarsızlaştırılmak istenen toplumsal vicdanları uyaracak hiç bir ayırım yapmayan sivil insiyatife dayalı çalışmalar yapan örgütlerin güçlendirilmesini şiddetle tavsiye ederim.