Seçme, Seçilme Hakkı ve Siyasi Katılım.
Bana göre demokratik rejimleri vazgeçilmez kılan en önemli unsur seçme ve seçilme hakkıdır. Siyasi katılım seçme ve seçilme haklarınızı kullanarak sağlanır. Sözkonusu haklar bir nimetse bize düşen sadece ilan edilen tarihte seçim sandığına giderek oy kullanma zahmetine katlanmak olacak.
Son zamanlarda Avrupalı Türkler olarak içerisinde yaşadığımız ülkelerde yıldırma ve baskı amaçlı politikalara muhatap olmaktayız. İnsan hakları alanında ve kazanılmış haklarımızın kaybedilmesi gibi, kaygı verici gelişmelerle karşı karşıyayız. Medya desteği sağlayan popülist siyasetçilerin yönlendirmesi ve ekonomik kriz bahanesiyle sosyal, kültürel haklarımızda radikal değişiklik sözkonusu. Resmi kurum ve kuruluşlarda, iş pazarında, okulda, sokakta var olan gizli ayrımcılık alenen desteklenir hale geldi. Ayrımcılık resmiyet kazanıp devlet politikası haline getirildi. Bütün bu istenmeyen gelişmelerin, demokrasi ve insan haklarına saygılı olduğunu bildiğimiz, Hollanda’da vuku buluyor olmasını, endişe verici bir durum olarak değerlendirebiliyorum.
Yakın tarihte dünya üzerinde, yöneten sınıfın sebep oldugu zulüm ve gözyaşlarını tecrübe ettik. Bu acıları Hollanda’da yaşamak istemiyorsak, demokratik haklarımızı kullanarak, tepki göstermek en akılcı yol olacaktır bizler için. Yeter ki bizler demokratik kurallar dışına çıkmadan, tepkimizi seçim sandıklarına yansıtarak, haklılığımızı ispat edelim. Mart 2014 Yerel Seçimleri’nde olduğumuzdan daha uyanık ve daha yüksek oranda katılımla, tüm siyasilere seçim sonuçlarını değerlendirme fırsatı tanıyalım.
Yaşadığımız çağ, çevrenin, siyasetin, medyanın, hatta insan idrakının bile kirlendiği bir iklimde yaşamaya mecbur etmiştir insanlığı. Soğuk savaş sona erdi, Avrupa Birliği fiilen oluştu, taşlar yerinden oynadı ve dengeler değişti. Eğer çağı ve geleceğimizi kurtarmak istiyorsak, öncelikle kirlenmiş idraklerimizi temizlemeliyiz, ancak o zaman gerçek ve doğruyu idrak edebiliriz. Yoksa, bize verilen oyuncakla avunarak, zamanı boşa harcamış oluruz.
Hollanda’da aklı selim ve sağduyunun siyasete hakim olacağına inancımı hiç bir zaman yitirmek istemem. Temennim odur ki politikacılar huzursuzluğa sebep olan, Hollanda’nın iç ve dış itibarını zedeleyecek tavır ve davranışlardan sakınırlar. Tüm bu gelişmeler ışığında, insan hakları konusunda tarihi sabıkası bulunan Avrupa’nın azınlık ve müslümanları bir kültür ve güvenlik tehdidi olarak algılama hatasından vazgeçecekleri günleri görmek ümidiyle.